4 Nisan 2012 Çarşamba

Herkes Kendisiyle Meşgul



Bir adam vardı. Bir kadın yaşardı. Gencin tekiydi. Yaşlının biriydi.
Hiçbir yere yazılmamış hikayeleri vardı.
Şimdi ben kendi yaşam hikayemde bile yazacak bir şey bulamıyorum.
Ben vardım. Sen vardın. Biz yoktuk. Olmadı. Olamadık. İkimiz de bireysel özgürlükten mi yanaydık? Sanırım biraz öyle. Belki toplumun bize dayattığı kurallara aykırı kişilerdik ya da tam da toplumun istediği kişilerdik. Ama ben birincisi olduğunu düşünüyorum yoksa bu kadar mutsuz olmazdık öyle değil mi? Bırak aynı çatı altında yaşamayı, aynı hikaye de bile bir araya gelemiyoruz. Birbirimizi anlamak yerine kendimizle meşgul olduk. Ama bu büsbütün ayrı olduğumuz anlamına gelmiyor değil mi? En azından düşüncede birlikteyiz. Düşününce.

Dışarıda şerbet gibi bir hava var. Çoçukları okula başlamamış kadınlar öğle vakti çocuklarıyla parka gelmişler. Otobüs bekleyenler, otobüsün içindekiler, kendi otomobilleriyle bir yerlere gidenler, alışverişe çıkan kadınlar, okula giden lise öğrencileri, kısacası bir koşuşturma içinde bir yerlere gidenler, bir yerlerden dönenler vardı şehrin içinde. Ben şimdi dünyanın en güzel cümlesini bir kaldırım taşına ya da herkesin görebileceği şekilde, şehrin en işlek caddesinde boş bir duvara yazsam kimse durup okumazdı. Herkesin acelesi var. İşe gidenler, derse yetişenler, eve dönenler hep bir acele içinde.

Kalabalıklar arasından çıkıp kitaplara sığınıyorum. Kitaplar diyorum insanlar gibi değildir. Asla fikir değiştirmezler. Bir kitabı ne zaman açarsanız aynı şeylerin yazdığını görürsünüz. 
En azından kitaplar insanlardan daha çok güven veriyor bana. Bu da bana yetiyor. İçimden bir ses diyor ki bana: "Hayatın anlamını okuyarak bulamazsın." Ben de diyorum ki "Bulmak isteyen kim?" Sen git nazlı yare benden selam söyle.

1 yorum:

  1. Çok okuyan bilir diyorsun yani ya da bilmek isteyen kim ? :)

    YanıtlaSil