24 Kasım 2012 Cumartesi

Mükemmel Bir İlişki Görmek İstediğimde Film İzliyorum



"Ben ayrılmak istiyorum." demek istiyorum. Çünkü doğrusu bu. Ayrılmamız gerek. Ama "Tamam ayrılalım o zaman." der diye söyleyemiyorum. Yani ya kabul ederse ya ayrılırsak. Ben ayrılmak istediğimi söyleyeceğim o ise tam ben giderken kolumdan sıkıca tutacak ve "Biz ayrılamayız tabiat kanunlarına aykırı bu dediğin şey." diyerek beni kendine çekecek ben de kafamı onun göğsüne yaslayıp kokusunu içime çekeceğim ve her şey düzelecek. Ama kendisi bildiğin öküz olduğu için böyle bir şeyi akıl bile edemez. Ayrılmamız gerek desem tamam ayrılalım, der ben malımı bilmez miyim. Hayır ben asıl "hayırlısı be gülüm" demesinden korkuyorum. Öyle bir potansiyele sahip öküzlükte. Şimdi diyeceksiniz ki sen bu adamın nesini sevdin. Gülüşünü, omuzlarını, bir şeyi tamir ederken takındığı ciddi tavrı, maç yorumlarını, durduk yerde beni güldürmesini, umursamaz tavırlarını, canı yandığında küfür edişini bile sevdim.


Ayrılıkları sevmiyorum. Hatta ayrılık kelimesini Türkçe'den çıkartmak istiyorum. İnsan bazen çok büyük sorunları çözüp küçücük detaylara takılıp kalabiliyor. Hani daha net olmam gerekirse galiba beni sevmiyor. Acaba herkes bizi birbirimize yakıştırdığı için mi bunca zaman birlikteydik, bilmiyorum. Yani yanıma daha çok yakışanı bulamam diye mi bunca zaman ayrılmak istemedi. Biraz öyleydi. Huyu da güzel daha iyisini bulamam, dedi belki. Huyum güzel evet inanamadınız mı? Tamam arada saçmalıklarım, kıskançlıklarım, dırdırlarım oluyor. Bazen niye trip attığımı ben bile anlamıyorum. En sevmediğim huyum her şeye çabuk inanıyorum. Beni sevdiğine inanmak gibi. Hani tenekeye altın deyip elime verseler onun altın olduğuna inanırım. Çünkü insanların yalan söyleyecekleri aklıma gelmez. Ama insanın olduğu yerde yalan var, aldatmak var, kandırmak var. Var oğlu var. Sonra kimseye güvenmemeye başlıyorsunuz. Yalnızlaşıyorsunuz.

Artık mükemmel bir ilişki görmek istediğimde film izliyorum. Size de aynı şeyi tavsiye ederim.

23 Kasım 2012 Cuma

Sevgilisinin giydiğine, nereye kimle gittiğine, eve kaçta geldiğine takılmayan erkek etek giysin



İyi ki unutuyoruz yoksa yaşayamayız. 

Bütün hayallerimiz gerçekleşse yaşamak için bir nedenimiz kalmazdı. Benim züğürt tesellim de bu. Ne yapayım yaşamaya devam etmek zorundayım. Kimse için ölemem. "Senin için ölürüm" bırakın artık bu lafları zaten kimse ölmesin. Ama fena olmazdı düşünsenize benim için kavga eden iki erkek ve benim sevdiğim olanın diyelim ki kaşı açıldı ben de ona pansuman yapıyorum falan filan. Düşünemediniz değil mi? Valla ne yalan söyleyeyim ben de düşünemedim şu an.

Kızlar çok şey istemiyor bence. Tamam bu yazdığıma ben de inanmadım. Çok şey bekliyoruz detaycı olmamızdan kaynaklı ama sahiplenen erkek çekiciliği diye bir şey var. Hatta abartayım sahiplenen, kıskanan, ne giydiğimize, nereye gittiğimize, arkadaşlarımıza karışan erkekleri seksi buluyoruz, burada anlaşalım. Yok ben öyle erkek istemiyorum diyen kızlar çıkabilir, istisnalar olabilir. Kendi adıma konuşayım ne giydiğime, eve kaçta geldiğime, nereye kimle gittiğime karışmayan bir erkeği ben ne yapayım, öyle ilişkinin tadı tuzu olmaz bir kere. Arada kavga edeceksin sen inatla mini etek giymek isteyeceksin o "benim başımı belaya sokma" diyecek. 

Unutuyoruz ama yaşanan onca güzel şeyi, hatıraları hiç yaşamamış gibi davranmak, davranmaya çalışmak insanın içini acıtıyor. Sırf bu yüzden sevdiğimize kaybetme korkusu yaşatmak gerekiyor, gerekebiliyor. Çünkü bir şeyin değerini bilmenin en kolay yolu onu kaybetmektir. Sizi kaybetmekten korksun ki değerinizi bilsin. Böylece unutmuş gibi davranmak zorunda hiç kalmayalım. Amin.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Saçma Şeyleri Severim Bir Başkasını Seven Birini Sevmek Gibi

Duydum ki başkasını seviyormuşsun. Bende bulamadığını başkasında bulmuşsun. Bir sigara yakar mutluluklar dileriz. Bir başkasını bulur onu severiz.
Duydum ki mutluymuşsun. Ben de kendi hayatıma bakarım, gezerim, tozarım günümü gün ederim. Artık ağlamıyorum bile, senin bir başkasıyla mutlu olduğunu bile bile.
Mühim değil alışırım. İnsan nelere alışmıyor ki. Başka bir şehre taşındığında mesela nasıl yaşam devam ediyorsa ayak uyduruyorsa insan değişkliklere işte bende kendime bir hayat kuracağım başka biriyle ya da yalnız.
Ne fark eder senin gibi birini bulurum. Hayat devam eder. Bir çay koyarım ocağa mesela hiç acele etmem bırakayım demini alsın. Tek başına hiç tadı olmaz, çay bile iki kişi olunca güzel. Belki bulurum çay seven biri.

Arkadaş kalabiliriz. Çünkü beni unutmanı istemiyorum. İnsanın içini  en çok unutulmak fikri acıtıyor.  Biliyorum çok saçma. Arkadaş kalma fikri. Ama neden olmasın. Birbirinin her şeyini bilen iki kişi niye iki yabancıya dönüşsün? Bir düşün.
Kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bir yandan her şeye rağmen seni görmek istiyorum öte yandan senden nefret ediyor yüzünü görmek bile istemiyorum. Galiba bu yüzden seni seviyorum. aynı anda bu kadar çok şeyi bir arada hissedebildiğim için.
Başkasını sevdiğini bildiğim halde seni seviyorum. Bunun ne kadar saçma olduğunu anlamışsındır. Saçma şeyleri severim. Seninleyken hem huzurlu hem huzursuz, hem mutlu hem mutsuz oluyorum. Ancak bu kadar zıtlığın içinde özgür olabiliyorum. Bunu fark ettikten sonra hayatımın geri kalanından vazgeçtim.
Son bir kez buluşmalıyız, hiçbir şey kalmasın içimizde ne varsa söyleyelim ya da hiçbir şey söylemeyelim. Bazen susmak konuşmaktan çok şey anlatır.
Onun için bir gün bir yerde karşılaşırsak sadece gözlerime bak.


9 Kasım 2012 Cuma

Prensestim Kraliçe Oldum Kralsız Tatsızım İnsafsızım.



Arkadaşların, ailen hatta tüm dünya birleşip bu adam sana göre değil deseler insan gidip o adama daha çok yapışıp, bağlanıyor. Tüm mallıklarına katlanıyor. Eğer ben bir erkeğin mallıklarına katlanıyorsam o adam da benim triplerime katlanacak arkadaş. İşte Türk kızıyla Türk erkeğinin birlikteliğinin sırrı burada yatıyor.

Arkadaşlarıma göre sevdiğim adam hayırsızın teki, daha iyilerine layığım, beni hak etmiyor falan filan. Bunu söyleyenler de sap gibi ortada gezen arkadaşlarım yani sevgilileri falan yok. Demek ki böyle düşündükleri için yalnızlar. Kimseye layık olduklarını düşünmüyorlar bu yüzden kimseyi beğenmiyorlar. Sabahları uyandığımda, bir yere giderken ne giyeceğime, ne renk oje süreceğime, saçlarımı toplu mu yoksa dağınık mı bırakacağıma bile karar veremeyen ben gidip onca erkek arasından en öküzünü seviyorsam bi zahmet o da beni sevsin, sevecek o adam buraya gelecek! Hayatta eğer hep böyle hırslı olsaydım şu an çok başarılı ve zengin biriydim.  

Parayı pulu boş ver de yok lan parayı boşvermeyelim, para önemli sonuçta ama adam beni sevmiyor onu napıcaz. Belki de seviyor, sorduğum zaman seviyorum, diyor. O anda 2+2=5 dese ben ona da inanırım öyle de safım aşıkken. Ben ona 18 yaşımdan beri aşığım. Onu gördüğüm ilk andan itibaren. Belki onu bana gülerken yakalamasaydım o an göz göze gelmeseydik, ben başka bir tarafa bakıyor olsaydım, o başkasına gülseydi, ortak bir arkadaşımız olmasaydı, bizi tanıştırmasaydı  ne güzel olurdu. Hayır be güzel olmazdı. Ben dünyayı gezer gene onu bulurdum. Tamam bu tembellikle dünyayı gezmezdim ama başka bir öküze aşık olurdum. Cümledeki öküz kelimesi için bu satırları okuyan erkeklerden özür dilerim. Daha uygun bir kelime bulamadım.
Ben de bir sorun var ne olduğunu bilmiyorum küçüklüğüme inmeye de korkuyorum. Böyle kibar, romantik erkeklerden hoşlanmıyorum hatta itici bile geliyor. Sanırım ilk aşık olduğum erkek babamdı ondan böyle oldu. Babam röpdoşambır (bu kelimeyi yazmak için TDK sözlüğüne baktığım halde yanlış yazmışım düzeltmicem anasını satim, bu işlerden o derece uzağız yani) giyip elinde viski kadehiyle evde dolaşan bir adam değildi. Bildiğin küfür eden pek kibar olmayan bir adam ama benim ilk aşkım. Babam çok yakışıklı ve uzun boylu bir erkekti onu mahalledeki komşu kadınlardan ve annemden kıskanıyordum babamla aram hep çok iyi oldu. Babamın prensesiydim.
Dediğim gibi babam öyle elinde çikolatalarla çiçeklerle eve gelen bir adam değil. Muhtemelen elinde çiçeklerle mahallede dolaşmaya eve kadar gelmeye çekiniyordu. Tabi o zamanlar mahalle kültürü vardı. Herkes birbirini tanırdı. Babam genellikle elinde meyve poşetiyle eve gelirdi. Yazın karpuz kışın portakal alırdı bir de elma, elmayı unutmayalım.
Yani benim adam elinde çiçeklerle bana gelmeye utanıyorsa meyve poşetleriyle gelsin razıyım, oturur yeriz.

Tamam  artık babamın prensesi değilim. Kendi dünyamın kraliçesiyim, kralsız tatsızım, insafsızım.




2 Kasım 2012 Cuma

Seviyorum Lan Diyemeyen Erkeği Ne Yapayım Ben



Resimdeki kız ne güzel aynı ben. Tamam benden daha güzel, kabul ediyorum. Ama burnumu yaptırsam, üc bej kilo versem tıpkısının aynısı olurum Allah'ıma kitabıma. Ama bu kızın evi pis olur, temizlik yapmaz bu, ben  adamı gözünden anlarım, yani bi evlenilecek kız değil, yani bi ben değil. Yemek de yapmaz bu aç kalırsınız. Var mı Türk kızı gibisi. O yüzden işte olum biz bulunmaz hint kumaşıyız. Kıskandım mı? Kim ben mi? Bu kızı mı kıskanıcam, bunun neresini kıskanayım be. Tamam lan tamam bu gavur kızları da ne güzel oluyor. Bizim kadar temiz değildir yine de. Temizliğe taktın diyeceksin şimdi biz küççükken halı yıkama fabrikaları yokkene bir halı yıkardık köpürte köpürte. Yatak odası kapısının arkasında mutlaka temiz bir kaç rulo halımız hazırda beklerdi. İşte biz böyle annelerin elinde büyüdük. Kıymetimiz bilinmiyor. Yağmur yağdığında kahve içip kitap okuyamadım. Annem balkondaki çamaşırları toplatırdı ıslanmasın diye. Sonra Türk kızları niye bu kadar atarlı oluyor? Şimdi anladın mı niye atarlı oluyor.

Türkiye standartlarında bu kadar güzel olunca peşimde hem yakışıklı hem kaslı hem zengin hem komik hem karizmatik erkekler eksik olmuyor. Güzellik başa bela. İnanmadınız değil mi? Ne yalan söyleyeyim ben de kendime  inanmadım şu anda. Yok öyle bir şey çünkü. Sonra güzel değilim ki ben. Belki de güzelimdir. Bazen güzel bazen çirkinim. Çirkef bir yanım  var o zaman çirkin oluyorum. Mesela kıskancım ben ve fena halde belli ediyorum, bildiğin cadı oluyorum. Bana yakışmıyor ama sevdiğim adamı kıskanırım, yani onu kıskanmayacağım da sokaktan geçen adamı mı kıskanacağım.

Aslında kadınların erkeklerden beklediği şeyler var. Tamam çok şey var, liste uzun. Canınız sıkılmasın diye uzun lafın kısası mesela benim adam (adam nerden benim oluyor onu da bilmiyorum) karşıma çıksa dese ki:

"Yeter lan benimsin, seni üzeni s*kerim, adım attığından haberim olacak, canını yakanı yakarım, kılına zarar gelirse ortalığın a*ına korum"

ama demiyor işte.