2 Haziran 2013 Pazar

Kendimden Bahsetmeyi Hiç Sevmem


Kendimden bahsetmeyi sevmem aslında. İnsan kendisinden objektif ve samimi bir şekilde bahsedebilir mi? Sanmam. İnsan kendisinden bahsederken yalanlar da katar. O yüzden birbirimize yabancılığımız, kolayca bir insanı tanıyamıyor oluşumuz hep bu yüzden.

Yalan söylemeyi hiç sevmem, hiç yalan söylemem desem de inanmayın. Biraz sıkışınca ben de yalan söyleme potansiyeline sahibim ama benim yalanlarım zararsız ve tehlikesizdir.

Kendimi güzel bulmasam da bazen dünyanın en güzel kadını  gibi hissettiğim zamanlar da olur.
Bu sabah yataktan değişik bir duyguyla uyandım, mutluydum, huzurluydum. Bazen nedensiz mutlu olabilir insan. İçimde bir bayram sevinciyle işe gittim. Müdürümün asık suratıyla karşılaşınca içimdeki tüm mutluluk yerini karamsarlığa bıraktı ne yazık ki. Başlarım işine de gücüne de diyerek her şeyi bırakarak uzaklara gidesim geldi. Ben mi kurtarıcam bu dünyayı? Üstelik aldığım üç kuruş para. Kitap bile alamıyorum bazen. O an müdürün yüzüne: "Bugün canım çalışmak istemiyor, hatta sizin yüzünüzü bile görmek istemiyorum." diyerek  işten ayrılmak istedim. Tabii böyle bir şey yapmadım, yalandan gülümsedim masamın başına gittim, paşa paşa çalıştım.

Hayatım boyunca başladığım bir işi bitiremedim. Her işi yarım kaldı. Aşklarım bile...
Hangi işte başarılı olacağımı bilemedim, sürekli yeni şeyler denedim. Şansıma hep satmak çıktı ve ola ola bir satıcı oldum. Bu yüzden para kazanmak gibi bir kaygım olmadı. Bir şeyler satarak geçimimi sağlayabilirim. Bir mağazada kıyafet satabilirim, beyaz eşya veya araba satabilirim. Şu anda en iyi sattığım şey sigorta. Evet ben küçümsediğiniz burun kıvırdığınız işte o sigortacılardan biriyim.
Daha saygın bir mesleğim olsun isterdim. Bir mühendis, doktor, öğretmen gibi... Nedense bu tarz bir meslek grubundan biriyle tanıştığımda mesleğimi söylemeye bazen utanırım. Onlarla kendimi bir türlü eşit bulamam. Bu yüzden kendime çok kızarım.

Kendimi sevmediğim zamanlar da var. Bu yüzden benimle ilgilenilmesi hoşuma gider. Birinin beni şımartmasını çok isterdim. Ama nedense benimle ilgilenen ve aşırı şekilde üstüme düşen erkekleri bir türlü sevmedim. Onları itici bile buldum. Genellikle duygularını belli edemeyen cool dediğimiz erkekler ilgimi çekti. Bu seferde sevilmediğimi düşünüp hep üzüldüm. Çelişkilerim oldu. Kararsız bir insanım. Karar vermek benim için dünyanın en zor şeyidir.
Kendimden bahsetmeyi burada bitirmek istiyorum pek sevgili ve değerli okuyucu. Çünkü yazmak istemeyeceğim konulara girebilirim belki o konuları da başka bir zaman yazarım.


19 Mayıs 2013 Pazar

Birini Çok Sevmek Üzereyim



İşten çıkınca doğruca eve gidiyordum. Bir yeşilçam filmi açıyordum ya da romantik komedi filmlerine bakıyordum. Genellikle canım sıkılıyordu. İzlediğim filmler canımı sıkıyordu. Başroldeki kadınların yerine koyuyordum kendimi, en az benim kadar aptaldılar biraz saf. O yüzden karşılarına çıkan erkeklere güveniyorlardı. Hayat bu kadar güvenilecek bir yer değildi. O kadınlara kızıyordum. Sabah oluyor işe gidiyordum. İşyerinde beğendim ve bıyıklı diyelim, orta yaşlarında bir erkek vardı. Onunla tanışma planları yapıyordum. Çünkü bir şeyleri oluruna bırakmak için önce elimizden geleni yapmalı ondan sonra nasip deyip oluruna bırakmalıydık. Daha yeni başlıyordum. Önce onun çevresindekilerle arkadaş olacak ve ona yaklaşabilecektim. Ben böyle planlar yaparken hayatımın en berbat hastalıklarından birine yakalanıyorum. Ankara'nın soğuk ve ayaz geçen kışı beni hasta ediyor. Hastaneye yatmak zorunda kalıyorum. Annem bana çok düşkün olmasına rağmen gelemiyor. Sanırım hastaneye yattığımı söylemiyorum üzülmesin diye. Bu arada annemin bir arkadaşının oğlu hastaneye beni ziyarete geliyor. Sabaha kadar başucumda bekliyor. Neden geldiğini neden sabaha kadar başucumda beklediğini anlamıyorum.
Kendisi Odtü'de okumuş bir mühendis. Annem bu çocuğa bayılıyor. Annem için dünyada iki meslek var biri doktorluk diğeri mühendislik. Böylece kızlarının rahat bir evlilik geçireceğini düşünüyor.
Bir gece kalıp hastaneden çıkıyorum. Çatlak bir ev arkadaşım var. O da bana iyi bakıyor. Enteresan bir şekilde mühendis her gün beni arıyor. Evet ona da mavi boncuk veriyorum. Aklımda kalbimin bir köşesinde bıyıklı olmasına rağmen mühendise de yüz veriyorum. Böyle kötü bir insanım işte. Çünkü bıyıklı ile olma ihtimalim çok az. Hiç olmaz mühendisi kaçırmayayım diye düşünüyorum.
Bir erkek üstüme düşüyor beni çok seviyorsa onu sevemiyorum. Anlayamıyorum kendimi.
İşe başlıyorum yeniden. Mühendis  işyerime geliyor beni ziyarete. Kahve mi çay mı alırsın, diyorum. Kahve diyor. Mutfağa gidip kahve hazırlıyorum. Kahve biraz taşıyor. Hemen üstünden bir fırt içiyorum. Tam kahveyi verirken fincandaki ruj izimi görüyorum, göz göze geliyoruz ruj izini o da gördü. Sıcak mı ona baktım, ağzın yanmasın diye, deyiveriyorum. Aklıma başka bir yalan gelmiyor. Gülümsüyor, tam da ruj izinin olduğu yerden içiyor kahvesini. Mühendise az da olsa kanım ısınıyor. Yalnız kaderimi onun ellerine vermekten de ölesiye korkuyorum.

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Bir Erkeği Baştan Çıkarmak Her Zaman Mümkün Değildir



Kendimi hiç yalnız hissetmedim ne zaman tek başıma kalsam yapacak bir şey bulurdum. Mutlaka bir yerlerde yarım kalmış bir kitabım vardır. Hiç bir şey yapmazsam açar okurum. Ama yarım kalmış bir aşk için yapacak bir şey yoktur. İçinizde bir yerlerde kalır. Bazen bir şarkı dinlerken, bir film izlerken çıkar saklandığı yerden. Sizi alır götürür zamanın dışına bir zamanlar deli gibi aşık olduğunuz insanın yanına. Unutmak yoktur, alışmak vardır.
Hiçbir zaman bir erkeğin beni mutlu etmesini beklemedim dersem yalan olur. Aslında sürekli ilgi isteyen ve göremeyince mutsuz olan biriydim. Ne istediğimi bilmiyordum. Tam olarak zengin bir koca bulup sevmeden evlenip sonra da mutsuz olan kadınlar gibiydim üstelik ben de zengin koca da yoktu.
Tüm erkekler aynıydı ta ki onu görene kadar. Eski Türk filmlerinden çıkmış gibiydi, bıyıkları da vardı üstelik tipim değildi. Gıcık bile olmuştum. Beni görmemiş fark etmemiş olmasına gıcık olmuştum. Oysa o ana kadar fark edilmeyecek biri değilim aslında biraz da alışkındım. Ne bileyim erkekler hemen fark eder sizi. Biraz gençseniz biraz güzelseniz sorun yoktur. Belki de yaşça benden büyük olmasından kaynaklanıyordu. Muhtemelen benim gibi kaç kız gelmiş geçmişti hayatından bilemedim. Benden büyük olsa da yaşlı değildi. Belki otuzların başındaydı en fazla. O zamanlar otuzu geçmiş insanlar bana yaşlı geliyordu nedense. Böyle aptal biriydim. Belki de ilk bakışta benim aptal olduğumu anlamıştı.
Ne bileyim onu aklımdan çıkaramıyordum. Benimle hiç ilgilenmemesi beni görmezden gelmesi beni deli ediyordu. Bir şekilde her ne olursa olsun onu kafama takmıştım. O ana kadar bir erkek nasıl elde edilir bilmiyordum çünkü çevremde sürekli benimle ilgilenen bana çıkma teklifleri yapan erkekler vardı ve ben onları genellikle reddediyordum çünkü hiçbirine aşık değildim ve aşık olmak istiyordum hepsi bu.
Üstüme başıma çeki düzen vermeye başladım. Onunla aynı yerde çalışıyorduk şükürler olsun ki evli değildi.
Diğer kızlarla arası fena değildi. Belki ben yeni olduğum için böyle davranıyordu bilemiyorum. Ben de işyerindeki diğer kızlar gibi fingirdek bir yapıya sahip değildim. Dışarıdan soğuk göründüğümü söylerler hep. Böyle kalas gibi dururum yürüyüşümde öyledir. Kıvırmayı pek sevmem.
Onun ilgisini çekmek için saçma sapan şeyler yapmaya başlamıştım. O zamana kadar çok hafif makyaj yapıyordum. Bir sabah yüzümü gözümü adam akıllı boyadım. Belki beni böyle beğenirdi. Tam evden çıkarken muzip ev arkadaşım "Maymuna dönmüşsün bu halin de ne böyle?" dedi. Yaptığım makyajın yarısını sildim. Fakat hiçbir faydasını görmedim. Beni görmedi bile.
Üstelik bir sürtükle arası fena halde iyi. O kızı bir elime geçirsem saçını başını yolmak bile yetmez, öyle sinir oluyorum o kıza. Hani bazı kızlar vardır ya bütün erkeklerle arası iyidir. Benim en sevmediğim kızlar kategorisinde bunlar ilk sırayı alırlar.
Aslında ben de az değilim öyle dışarıdan hanımefendi gibi gözüktüğüme bakılmasın. Hiç öyle biri değilim. Onu da sonra anlatırım.
Aklıma koymuştum bir kere beni fark etmeli hatta peşimden koşmalıydı.
Ne olurdu aramızda bir şeyler konuşmuş olsaydık, ona bile razıydım.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Şimdi Gelsen Ne Bıraktığın Yerdeyim Ne Bıraktığın Gibiyim



Sen beni sevmiyordun ben senin için ölüyordum. Ben her baktığım yerde seni görüyordum sen beni farketmiyordun.
Sen beni sevmedin ya kitaplara vurdum kendimi.
Her gün kahvenin dozunu arttırarak öldürmek istedim beni. Ama ölmek o kadar kolay değilmiş.
İnsan öldüm derken bile yaşarmış.
En önemlisi artık hiç bir şey şaşırtmıyor beni. Mesela bir sabah erkek olarak uyansam eyvallah deyip yaşamaya devam edebilirim.
Ne haberleri izliyorum bugünlerde ne de gazete okuyorum. Ülke  yangın yerine dönse haberim olmayacak öyle bir umursamazlık var.
İçim kıyıya vuruyor yokluğunda, canım sıkılıyor, saçmalayacak şey de bulamıyorum sen yokken. Her zaman her yerde mantık arayan bir insana dönüşüyorum.
Saçlarım hep topuz, belki depresyondayım tedaviye ihtiyacım var. Artık gözlerin de teselli vermez. Anladım sevemeyeceksin beni.
Sen beni sevemedin ya ben de başkalarını sevdim ve herkese biraz böldüm sevgimi, kimseye yetmedi. Kimseyi senin gibi sevemedim.
Yoruldum her  anı düşünerek planlayarak geçirmekten, beklemekten, hayallerden...
Ben mutlu bir ailede büyüdüm.Küçükken herkes bıraktığım yerde idi. İnsanları bıraktığım yerde bulamayınca anladım büyüdüğümü.
Bu kadar karamsar olmayacaktım. Senin gibi birisini bulacaktım. Mutlu olacaktım.
Amacım seni tekrar elde etmek değil. şimdi gelsen ne bıraktığın yerdeyim ne bıraktığın gibiyim.


3 Mayıs 2013 Cuma

Bir Erkeği Sevmekle Başlıyor Her Şey


Onu birdenbire görür görmez sevmiştim. Her şeyi hoşuma gitmişti. Oturması kalkması, kahkahası, bakışı, konuşması, gülmesi, düşünceleri, bardağı tutup ağzına götürüşü bile...
O da beni sever mi? Ama ben onun ilk görüşte hoşuna gitsem bile beni sevmemişti.
Ağır ağır sevse beni yeter bana. Zamanla kendimi sevdirmeyi başarabilirim.
Hiç düşünmedim hemen aşık oldum ona.
Belki düşünürse o da aşık olur bana.
Ne kadar mükemmel bir çift olacağımızı anlar.
Ben bir tek onun yanına yakışıyorum. Onun yanında daha bir güzel oluyorum sanki.
Nasıl aynı şehirde iki yabancı gibi yaşarız?
Birbirimize bir nefes kadar yakınken nasıl dokunmadan yapabiliriz?
Gel kurtar beni kafamdaki deli sorulardan.
Sende oturup düşününce bana hak vereceksin. Çünkü dünya çok zalim bir yer ve insanlar çok kırıcı.
Kalabalık bir sokakta tek başına yürürken ansızın beni düşüneceksin. Belki güneş batarken bir akşamüstü, belki herkes uyurken gece yarısı aklına geleceğim.
Anlatmak istiyorum bir yandan susmak.
Bir yanım sana varmak istiyor, bir yanım senden kaçmak.
Gel kurtar beni çelişkilerden.
İnsan çelişkilerinin altında eziliyor biliyor musun? Hem kaçmak hem de bağlanıp kalmak istiyor.
Henüz çok genciz, önümüzde koskoca bir hayat kim bilir kaç insan tanıyacağız, kim bilir kaç uykuya dalıp uyanacağız. Ben senden başka hiçbir erkeği tanımak senden başka kimseyle uyumak istemiyorum.
Kim bilir kimin yanındasın şu anda.
Beni arayacaksın her tanıdığın yeni kadında.
Biliyorum ki sen benimsin, onun için bekliyorum duygularımla burada.
En çok kendi peşimi bırakmaktan korkuyorum.
Kendimi bıraktığımda bir başkasının beni bulmasından korkuyorum.
Kaybolursam büyük bir şehrin içinde sana yetiştirecek sesim, konuşacak halim kalmazsa gel de sen bul beni!