16 Nisan 2012 Pazartesi

Hayatında Her Şeyin Ters Gitmesi Bazen İnsan İçin Şanstır


18 yaşındaydım, öğrenciydim, parasızdım, kötü besleniyor, kötü giyiniyordum. Hayatında her şeyin ters gitmesi  insan için bazen şanstır. Hayatımda her şeyin ters gittiği bir dönemdi. Bazen bu lanet şehirde ne işim var benim, diyordum. Bazen de bu şehri inanılmaz seviyordum özellikle param varsa ve gezebildiğim zamanlar. Küçük bir şehirden okumak için İstanbul'a gelmiştim. Daha geleli bir ay bile olmamıştı. Her gün hava kararmaya başlayınca annemi ve babamı özlüyor herkesten gizli ağlıyordum. Ama artık ağlamalarım kesilmiş, ortama yeni yeni ayak uydurmaya başlamıştım.
Devlet yurdunda kalıyordum ve donumuza kadar çalıyorlardı. Şaka yapmıyorum, iç çamaşırlarımı yıkayıp kuruması için  asmıştım. Okuldan döndüğümde çamaşırlarımın olmadığı gördüm. Şok geçirmiştim. Abi nasıl olur ya bu bildiğin külot çalınır mı? İnsan iğrenmez mi? Bilemiyorum ben kimsenin kıyafetini giyemem, tiksinirim.
Bir oda arkadaşım vardı, tam evlenmek üzereyken terk edilmiş. Terk edilince üniversite sınavına girmiş. 25 yaşında okumak için Hatay'dan kalkmış gelmiş. Bana sürekli eski sevgilisini anlatıyordu. Eski sevgilisini dinlemekten bana fenalık gelmişti. Onun yerinde olsaydım zengin bir koca bulup evlenirdim. Çünkü 25 yaş bana çok olgun bir yaş gibi geliyordu. Odamızda dört kişi kalıyorduk ama diğer ikisini hemen hemen  hiç görmüyordum, yurda gelip gittikleri yoktu pek. Bir tanesi dansçıydı çok marjinal bir tipti, erkek arkadaşının evinde kalıyordu ve yurda herhalde ayda bir falan geliyordu. Terk edilmiş arkadaşımla, ben bildiğin yurdu bekliyorduk.
Arada bir benim yeşil polarlı çocuk aklıma geliyordu. Önemsemiyordum. Zaten bi milyon derdim vardı. O gün saçı başı dağıttığım, ne bulursam giyip yurttan çıktığım bir gündü. Herhalde şimdiki "Bugün Ne Giysem" jürisi beni görse intihar ederdi. Öyle salmışım kendimi.
Ama  bazen salaş olmanın da çekici bir yanı olabilir, dağınık topuz, tişört üstüne gömlek hiç fena değil. Zaten öğrenci adamız. Ne bulursak onu yiyor, ne bulursa onu giyiyoruz.
Çalışmak için etüde gittim. Etüdün kapısından  içeri girer girmez onu gördüm. Her zamanki gibi başını önüne eğmiş kitabını okuyor. Filmlerdeki gibi bir karşılaşma! Filmlerde hep öyle olur ya esas oğlan ve kız mutlaka bir şekilde karşılaşır. Bilsem üstüme başıma daha iyi bir şeyler giyerdim. Kadere bile inanmayan ben şok oluyorum. Allah'ın işine bak, sevdiği kulu muyum ne? Onu burada görmek planlasam olacak iş değil. Canıma minnet, gidiyorum tam karşısına oturuyorum.
Sanki benim geldiğimi hissetmiş gibi, kitaptan başını yavaşça kaldırıyor ve beni görüyor. Gözlerini kısıp bana gülümsüyor. O anda, o gülüşü yiyebilirim. Oturduğu masasından kalkıp yanıma geliyor. Yemin ederim ellerim titriyor, öyle bir heyecan yapıyorum. Litrelerce votka sanki damarımda dolaşıyor onun yanındayken. Üstümde ne varsa çıkarıp atasım var ama öyle bir şey yapmıyorum. En azından ilk günler akıllı uslu bir kız olmam gerekiyor. Bunu biliyorum.
Hiç konuşmuyor, kitabından önemli yerleri çiziyor. Son sınıftaymış ve okulu uzatmaya hiç niyeti yokmuş.
Yanımda sonsuza kadar kitabını okuyabilir benim için hiç sorun değil.
Sonunda çay içelim mi? diye soruyor. Hemen atlıyorum bu teklife hiç hayır diyebilir miyim? Ona hayır demem o günlerde  mümkün değil.
Çay içmeye gidiyoruz. Aslında çaydan nefret ederim, hiç içmem ama çayı çok sevdiğimi söylüyorum.
Aramızda bir şey vardı, onun susmasından benim yanan yüzümden belliydi.

2 yorum:

  1. İnsana yalnız olmadığını hissettiren, ya da şöyle diyim o yalnızlığa tatlı tatlı eşlik ettirebileceğin bir kalemin var. Sadece bir yazını okuyarak bu yorumu yapacak kadar da götürdün beni ne yalan söyliyeyim.
    Seni takip etmek de çok güzel olacak belli.
    Yazmayı bırakmamalısın.
    Bu arada, dağınık saç daha çekicidir aslında :)
    teşekkürler. sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. Şöyle söyleyeyim o zaman bu yazıların devamı var, yazacak çok şey de var. Evet hepimiz fena halde yalnızız. Yalnız olmayan insan yazmaz. Bizi yazmaya iten şey yalnızlık. Saygılar:)

    YanıtlaSil